21 Şubat 2014 Cuma

KENDİMCE EN İYİ 5 YABANCI FİLM

Bugün filmler üzerine yoğunlaşma kararı aldım . Benim için iyi film , imdb'deki sıralamadan ibaret değildir. Mesela ''The Shawshank Redemption'' filmini en iyi yabancı 5 film içine sokmam. Tabi ki bu benim görüşüm . Hepinizin ilk 5 film sıralamasında belki olabilir , ona bişey diyemem.


EN İYİ YABANCI 5 FİLM

1. FORREST GUMP 
Tom Hanks... Her filmde oyunculuğunun hakkını veren bir oyuncu. Forrest Gump filmindeki oyunculuğu mükemmel ötesiydi ve filmin konusu da mükemmeldi. Film 2 saat daha uzun olsaydı yine sıkılmadan izlerdim sanırım . Filmde aralarda söylenen atasözü tarzı replikler de iyiydi.

- Hayat bir kutu çikolata gibidir içinden ne çıkacağını asla bilemezsin.

- Annem sadece aptallık yapanlar aptaldır derdi.

- Akıllı bir adam değilim,ama aşkın ne olduğunu biliyorum

Konusuyla , sahneleriyle , sözleriyle , hem hüzünlendiren hem güldüren , yüzde tebessüm bırakan bir film. Bir başyapıt.

Koş Forrest koş ! 



2. TITANIC


Bu klasik film için düşündüm 1. sıraya mı 2. sıraya mı koyabilirim diye fakat 'Forrest Gump' biraz daha ağır bastı.
Bu film duygulandırmayı gayet iyi başaran film filmdir. İzlemeyen biri varmıdır bilmiyorum , sanmıyorum açıkçası. Rose ile Jack in geminin burnunda öpüşmeleri ve o sırada arkada çalan 'My heart will go on'' şarkısının melodisi bence filmin en iyi sahnesiydi. Burdan da biraz replik verebiliriz.

  -    Tanrının kendisi bile bu gemiyi batıramaz
  -    Müzikle birlikte boğulacağız, burası kesin 1.sınıf.

                                 ve tabiki 

                     Ben dünyanın kralıyım.


3. LA VITA E BELLA (HAYAT GÜZELDİR)


 Savaşın ne kadar acımasız olduğunu ve aynı zamanda bir babanın ailesi için ne kadar fedakarlık yapabileceğini , ailesini ne kadar sevdiğini anlayabilirsiniz bu filmi izlerseniz. Nazilerin toplama kampları , yahudilere yapılanlar . Savaş hiç bir şartta iyi bir şey değildir. Bu filmi izlerken defalarca içim acımıştır. İzlemeyen varsa kesinlikle izlemeli.


- Sessizlik, en güçlü çığlıktır.

- Çocuk: Baba buraya köpekler ve yahudiler giremezmiş?
 Baba: Bu dükkanın sahibini tanırım, köpeklerden korkar. Senin korktuğun bir  hayvan var mı?
 Çocuk: Örümcek
 Baba: O zaman biz de dükkanımızın kapısına Örümcekler ve Vizigotlar giremez  yazalım.


- Servis yapıyorsun. Hizmetçi değilsin. Servis yapma sanatın en üst noktasıdır.
  Tanrı ilk hizmetçidir. Tanrı insana hizmet etti, ancak insanın hizmetçisi değildi.



4. SCENT OF A WOMAN (KADIN KOKUSU)

Al Pacino hayranı olmak için sadece bu filmi izleseniz yeterlidir . Kör bir eski asker ile yanındaki bir gencin hikayesini konu alan gayet hoş bir film . Okuduklarıma göre Al Pacino bu film için bir kaç ay körlerle birlikte yaşamış ve çekim esnasında sürekli sabit bir noktaya baktığı için gözleri bozmuş. Filmdeki gerçekçilik , konu akışı , olay örgüsü mükemmel bir şekilde işlenmiş . Tango sahnesi de filmin en iyi sahnesidir ''Por una cabeza'' adlı müzik eşliğinde.


- “Her zaman doğru yolu biliyordum ama asla seçemedim, neden doğru yolu  bulamadım biliyor musunuz? Çünkü bu cesaret ister.” 

- ” Eğer takım yenilirse, liderlik ruhu ölür; çünkü liderleri yaratanlar, nasıl liderler  yarattıklarına asla dikkat etmiyorlar. ”

- ” Tangoda hata olmaz. Hayat gibi değildir, basittir. Bu yüzden tango harikadır.''



5. ETERNAL SUNSHINE OF THE SPOTLESS MIND
   (Tabiki güzel türkçemizdeki gibi 'Sil Baştan' değil , ''Lekesiz Zihnin Sonsuz Gün Işığı'')
 
 Son filmimde de Jim Carrey ile birlikteyiz. Kate Winslet ile birlikte başarılı bir iş çıkarmışlardır. Eski sevgiliyi unutmalımısınız , unutmamalımısınız tartışmalarına açıklık getirebilir mi bilemem . Gayet hoş bir film . Geri dönüşü olmayan bir yola girip geri dönmeye çalışmak üzerine kurulu , bayağı ayrıntılı , sakin kafayla dikkatlice izlenmesi gereken bir film. İlk 5'e girebilecek çok film vardı fakat bunu daha yakın buldum .


- Neden bana birazcık ilgi gösteren her kadına aşık oluyorum ? 

- Birini aklınızdan silebilirsiniz ama onu kalbinizden atmak başka bir hikayedir.

- Gitme…
- Neden ?
- Bilmiyorum sadece gitme…







Evet benim ilk 5 yabancı filmim de böyle . 

19 Şubat 2014 Çarşamba

UYKUSUZLUK (bekar ve sevgilisi olmayanlara)



Bayağıdır yazmaya değer bişey bulamamıştım o yüzden yazmadım . Yine bir konuya değinerek olaya başlayayayım.



      UYKUSUZLUĞUN OLASI NEDENLERİ 


Yaklaşık 1.5 aydır uykusuzluk çekiyorum ve ortalama saat sabah 7-8 gibi uyuyorum , öğlen 3 gibi de kalkıyorum . 1.5 ayın öncesinde ise en geç gece 3 te yatardım . Ne oldu , nasıl oldu bu kadar uykusuzluğa alıştı bünyem şaşırıyorum . Nedenleri nedir , ne değildir az - çok kestirebiliyorum .

 Benim gibi binlerce insan olduğunu da biliyorum .Okuyanlar kendilerinden bir şeyler bulacaklardır kesinlikle.


 - Depresyon : Benim bünyemdeki en etken mesele budur . İstediklerimi yapamamaktan kaynaklanan bir depresyon bana göre . Normalde benim istediğim ama başkaları istemiyor diye yapamadığım şeyler yüzünden bu sıkıntıyı , depresyonu çekiyorum. Depresyonun sonucundada uykusuzluğa bağlanıyor.



- Stres : Genel olarak sürekli stresli olabilirsiniz . Bu stres uykunuzu etkileyebilir. Yarın yaşacağınız bir şey için stresli olabilirsiniz veya gün içinde yaşadığınız bir şey için streslisinizdir . Stres uykusuzluk yapar. Çok önemli bir şey değilse takmayın kafanıza akışına bırakın. Stres yapmaya değmez.




- Amaçsızlık : Sabah kalktığınızda bir amacınızın olmaması da uykusuzluğun bir sebebidir. Yatağa yatıyorsunuz ve sabah kalkıp buluşabileceğiniz biri yok , gidebileceğiniz bi yer yok , işiniz yok gücünüz yok , arkadaşlarınızla planınız planlarınız yok . Kafayı koyuyorsunuz yastığa ve amacınız yok diye sıkılıyorsunuz bir yandan da . Gözlerini kapattığınız an hiç bir düşünceniz olmuyor . Yarın bir şey yapmayacağınız için gözlerini kapattığınızda yarını düşünerek uyuyamıyorsunuz . Geçmişi düşünüp uyumakta pek etkili bir yol olmadığı için. Amaçsız olmakta uykusuzluğa sebebiyet verir.


 - Durgun bir hayat : Bütün gün evde bilgisayar başında , tv başında takılıp dışarıya çıkmadan bütün gün sakince bir hayat geçirirseniz doğal olarak efor sarfetmemiş olursunuz ve vücut yorulmadığı için uykunuz da gelmez .

- Sevgilinizin olmaması : Tecrübelerime dayanarak söylüyorum . Sevgiliniz varsa uykusuzluk çekmeniz çok zor . Ona bir açıklama getiremeyeceğim çünkü nasıl oluyor ben de bilmiyorum. Herhalde beyin mutluluk hormonu salgılıyor o da uyku mu yapıyor nedir bilmiyorum . Bulun bi tane sarılıp uyuyun gerçekten işe yarıyor . Tedavilerinden biri budur sanırım.

- Bir hastalık (İnsomnia , Uyku apnesi vb.) : Bunların da altında yatan sebepler vardır.


Özetle 6 maddeye baktığımızda , Depresyon , Stres , Amaçsızlık , Durgun bir hayat , Sevgilinizin olmaması ve Uykusuzluğunuzun sebebinin bir hastalık olması . 

Alınacak sonuç : Tedavinin bir sevgili olduğudur. 

Sevgiliniz olursa gezip , eğlenip , gülüp depresyondan çıkarsınız . Onunla beraberken stresli olsanız bile , yanınızda sıkıntının - stresin sebebini anlatabilceğiniz ve o sıkıntıyı paylaşabilceğiniz bir insan olduğu için stresinizin azalmasını sağlayabilirsiniz. Yatağa yattığınızda yarın onunla buluşmayı düşünürsünüz , plan yaparsınız ve yarın için bir amaç sahibi olup amaçsızlıktan kurtulursunuz. Her gün buluşmasanız bile haftada 3-4 kere görüşmek sizi gayet durgun bir hayattan çıkaracaktır . Onunla sinemaya gitmek , bowling oynamak , gezip tozmak sizi hareketli ve sosyal bir hayata sürükleyecektir.  5.maddeyi doğal olarak halletmiş oluyorsunuz . Son maddemizde ise size hastahaneye git tedavi ol diyebilecek bir insanı hayatınızda bulabilirsiniz . Bunu aileniz de diyebilir aslında ama sanırım benim bir şeyim yok diye gitmezsiniz tedaviye.

Bugün de bu konuya değindim . Katılan - katılmayan herkese saygılar.


3 Şubat 2014 Pazartesi

ÖZGÜVEN MESELESİ

Evet bugün sabahın 6:40'ında yine yazma isteği geldi içime. Bugün , fazla özgüven olursa ve hiç özgüven olmazsa nelerle karşılaşabilirsiniz bunları yazacağım. Olaya sadece ilişkiler açısından bakmamayı planlıyorum . Gerek üniversite hayatı , gerek arkadaşlıklar , gerekse iş hayatı yönünden ele alabilirim.


Özgüvenin aşırısı ile başlayalım işe . Herşeyin fazlası zarardır lafı burda da doğrudur. Fazla özgüven , yapabilceğiniz işin g*tünüzde patlamasına sebep olabilir. Bir kaç örnek verelim.

    Aşırı özgüvenin zararlarına örnekler

- Halı saha maçında kendinizi iyi görürsünüz . Rakip takıma sizi yeneceğiz gibi sözler sarfedersiniz . Siz bu maçta forvetsinizdir . Her maç gol atan birisinizdir . Golleri döşeyeceğim diyebilirsiniz.  Ama o aşırı özgüvenli olduğunuz maçta ne olmuştur ? 12-1 yenilmişsiniz ve 1 golü de başka bir takım arkadaşınız atmıştır. Burda dalga geçilecek kişi bizzat sizsinizdir.

- Kendinizi yakışıklı olarak görüyorsunuzdur. Evden çıkmadan önce aynada kendinize çeki düzen vermek falan derken , dışarıda bir kız görüyorsunuz ve kesin muhabbeti kurarım gibi şeyler geçiriyorsunuz aklınızdan . Merhaba tanışabilirmiyiz cümlesinden sonra kızın sizi terslemesi olayı gururunuzu kırabilir . O kadar özgüvenin içinizde burukluk yaratma ihtimali vardır . Ayrıca biraz empati yaparsanız tanışabilirmiyiz dediğiniz kızın sevgilisi olması ihtimali de vardır . Kendinizi bu durumda o kızın sevgilisi yerine koyabilirsiniz. Bu da bir bakış açısı.

- Arkadaş çevreniz ile hep birlikte bir bilgisayar oyunu oynuyorsunuz diyelim. Tekrardan yukarıda belirttiğim gibi kesicem , biçicem , yenicem gibi cümleler sarf ettikten sonra oyunun en berbatı siz olursanız , daha sonralardan t*şak konusu olmanız mümkündür. Arkadaşlarınızın ''s*ktir lan , eheheh y*rrak yenersin'' gibi laflarına maruz kalmayı seviyorsanız aşırı özgüven iyidir.

- En temel örneği sona sakladım .


Dikkat ! Bu örnek hem kız hem erkek için geçerlidir.


Çıktığınız kişi  ile ayrısınız veya dargınsınız birbirinize . 1 haftadır hiç konuşmuyorsunuz , onu da çok seviyorsunuz. Ama özgüvenin verdiği gaz ile nasıl olsa yazar , bensiz duramaz diyorsunuz . O sırada partneriniz beni önemsemiyor artık diye düşünüyor ve tekrardan birleşip mutlu olabilme ihtimaliniz varken daha berbat yere sürükleniyorsunuz ve komple biten bir ilişkiye dönüşüyor. İşte bu olay sizin fazla özgüveninizden kaynaklanan APTALLIĞINIZ yüzünden oluyor.




Biraz da özgüvenin olmaması durumunda olabilceklere bakalım . Bu da en az özgüvenin fazla olması kadar zararlı bir olaydır.


Özgüveninizin olmamasının zararlarını gösteren örnekler


- En temel örnek yine okuyanların aklında kalabilecek olan ilişki meselesinden gelebilir. Bir kişi ile günlerce , karşılaştığınız yerlerde göz göze bakışıyorsunuz. O kişinin sevgilisi olmadığını da biliyorsunuz. Ama gidip konuşamıyorsunuz veya bir şekilde bir girişimde bulunamıyorsunuz merhaba adınız nedir gibisinden. Hadi bir de diyelim ki platonik biçimde seviyorsunuz o kişiyi. Gidip tek kelime edemiyorsunuz daha sonra o kişi başka bir kişiyle birlikte oluyor ve size izlemek kalıyor . Belki o kişi de sizin onu sevdiğiniz gibi platonik bir şekilde seviyordu nerden bilebilirsiniz ? 

- Mesela bir iş yerinin önünden geçiyorsunuz güzel bir mekan . İş ilanı var önünde . Görüyorsunuz fakat , içinizden ''beni buraya almazlar ya'' gibi şeyler diyorsunuz . Ama gözünüzü kapatıp o mekana görüşmeye gittiğinizi ve işe kabul edildiğinizi düşünün. Bu örnek tabiki biraz sığ kaldı fakat teknik olarak böyle düşünmelisiniz.

- Özgüveniniz olmaz ise hayatınızı renk katabilecek değişikleri de yapamazsınız .  Bu sorun bazı konularda birazcık bende de var . Ara sıra canlı müzik yapan bir mekanda sahneye 5 dakikalığını çıkıp gitar çalıp şarkı söylemeyi istiyorum fakat o özgüvene tam olarak ulaşamadım . Ama yapabilceğimden emin olabilirsiniz . 04.02.14 tarihinde yazıyorum bunu buraya . 


 Yukarıda yazdıklarım aklınızın bir köşesinde bulunsun . Şimdi , özgüveninizin biraz olsun artmasına yardımcı olabilecek bir film tavsiye edeceğim. Açıkçası bu filmi izledikten sonra hoşlandığım bir kıza hoşlandığımı söylemekten asla çekinmedim ve pek vakit kaybetmedim.

SON DERS : AŞK VE ÜNİVERSİTE

Bu filmden bir şeyler kapabilirsiniz kesinlikle. 


Bugün aşırı sevdiğiniz birinin yarın ölmeyeceği ne malum diye düşünürseniz insanları kırmaktan da vazgeçersiniz , sevdiğinizi de çatır çatır söylersiniz. Bu düşünceyle yola çıkın çok şey kazanırsınız.

Başarılar...

1 Şubat 2014 Cumartesi

KİMİN İZLEDİĞİNİ MERAK ETTİĞİM DİZİ : AKASYA DURAĞI

Türk televizyon tarihinde öyle acayip diziler olmuştur ki izleyen kesimi hep merak etmişimdir. Kim izliyor bunları , kim gülüyor bunlara ? En berbat olarak tek bir dizi seçtim ve onun üzerine yoğunlaşacağım.


   AKASYA DURAĞI

İzleyici kitlesini ( ciddi anlamda diziyi takip eden ) deli gibi merak ettiğim , bu konuda benim için başı çeken dizi kesinlikle 'Akasya Durağı' dır. Bu kadar saçmalıkla dolu bir diziyi kim , hangi amaçla izler ? Şimdi mantıklı düşünelim. Buna gülen normal bir insan olamaz. Yani günümüzdeki espri kalitesine ve insanların güldüğü şeylere baktığımızda nasıl o kadar bölüm ilerledi hayret içindeyim.

   Duraktaki laz çaycı Ali Kemal : Nuri babacium , Sinan abijim
  O bıyıklı tespihli eleman Sinan olması lazım : Tırın tırın tırın 
  Osman Aga : Aklımda kalan repliği yok ama sürekli bir pehlivan takıntısı var.  
  Şiveli taksici Seyit : Yav aney saçmalama.

Her bölüm yukarıda yazdığım aynı replikleri duyabilirsin istisnasız . Sürekli tırın tırın tırın yapan tespih sallayan bir taksiciye kim gülüyor ki o hareketi sürekli yaptırtıyorlar ? Bu dizinin senaryosunu yazan kim , bu diziyi yüz adetten fazla bölüm yaptırtan izleyici kitlesi kim ?


Bu diziyi aynı 'Cennet Mahallesi' adlı diziye benzetiyorum. Her bölüm karakolda biter mi sorusunun cevabını bu iki diziden alabilirsiniz. Ayrıca dizideki tek şey bu da değil . Seyit denen arkadaşın annesinin sürekli elinde silah terör estirmesi , sağda solda çatışması da diziye ayrı bir gerçeklik katmış. Ayrıca her bölüm aldatıldığını sanan Gülübik adlı bayan , sürekli damadına giydiren kaynana , aşırı kıskanç biraz da paranoyak Safiye adlı Osman Aga'nın karısı , ayda bir kere güreşelim ayağına kendini sakatlayan Osman Aga. Yine ayda bir kere taksiye çıkma hevesine girip g*tünde patlayan çaycı , aksiyonsuz geçmeyen bölümleriyle marjinal ve berbat bir diziydi benim için . Siz ne düşünüyorsunuz bilemem ama öğrenmek isterdim.


Oscar ödüllerini veriyorum : and the Oscar goes to Osman Aga ! En iyi düşüş dalında Oscar'ını alıyor. Ben bu adamı G.O.R.A filmindeki Amir Tocha karakteri ile sevmiştim . Mükemmel bir rolü vardı ama gel gör ki bu dizide o rollerde görünce içim acıyor , dayanamıyorum.

Şimdi soracaksınız izlemediysen bu kadar şeyi nerden biliyorsun diye . Malesef bir ara aynı saatlerde yemek yerken önümde açık olan Kanal D yi kapatmaya üşeniyordum. Saat 5-6 civarı bir çok kez bu diziye denk gelmişliğim vardır. Tabiki sonunu getirmedim hiç birinde . Yemeği hızlıca yedikten sonra koşarak uzaklaştım tv karşısından.

Bu sefer pek uzatmadım. Bu konu hakkında hak veren olur , hak vermeyen olur. Ancak hak vermeyenlerin sayısının bir elin parmağını geçeceğini sanmam. Saygılarımla...